Çiftlerde Fertilite Problemi

Fertilite gebe kalabilme ve doğurabilme kapasitesi olarak tanımlanırken infertilite tanımı ise düzenli cinsel ilişkiye rağmen 1 yıl içinde gebe kalamamaktır. Toplumda infertilite problemi ile karşılaşma oranı %15 civarındadır. Doğada gebe kalmanın verimliliği düşüktür. Daha önce çocuğu olan bir çiftin, gebe kalmak ile ilgili erkeğe ve kadına ait herhangi bir problemi olmadığı halde, düzenli ilişkiye rağmen her ay gebe kalma şansı ancak %25 civarındadır. Bir yılın sonunda toplumda çiftlerin %85’i gebe kalabilmekte, fakat %15’i infertilite (kısırlık) tanımı içine girmektedirler.

Genel olarak, infertil çiftlerin % 15-20’inde erkeğe bağlı faktör sorumludur. Kadına ait faktörler % 30-40 oranında (%15-20 kadına ait yumurtlama, diğer %15-20’de rahim-tüp ile ilgili problemler sorumlu olmaktadır) görülürken, %30-40 çiftte hem erkeğe hem kadına ait problemler birlikte katkıda bulunmaktadırlar. %15 çiftte ise mevcut tanısal testler normal olup, görünür bir problem saptanamamaktadır; bu duruma açıklanamayan infertilite denir.

İnfertil hastalarda yapılacak incelemeler:

[B] Erkek Faktörüne bağlı İnfertilitenin değerlendirilmesi:[/B]

Fizik muayene

Semen analizi

3-5 günlük cinsel perhizi takiben yapılmalıdır. Tek örnek çoğu zaman fikir vermez

Endokrinolojik değerlendirme

Gonadotropin seviyelerinin ,tiroid hormonlarının, prolaktin ve testosteron bakılması tanıda önemlidir

Testis biyopsisi

Azospermik hastaların ayırıcı tanısında kullanılmaktadır

[B] Kadına Bağlı İnfertilitenin değerlendirilmesi:[/B]

Ovulasyonun değerlendirilmesi

Progesteron düzeyinin saptanması

USG değerlendirmesi

Hormonal inceleme

Uterus Fallop Tüpleri ve Peritonun değerlendirilmesi

HSG çekimi

Rahim içinin tüplerin radyoopak bir madde ile değerlendirilmesidir

Histeroskopi

Rahim içinin optik bir sistem aracılığıyla direkt gözle görülmesidir

Laparoskopi

Karın içini optik sistem aracılığıyla gözle değerlendirilmesidir

Histerosonografi

Rahim içine salin infüzyonu yapılarak ultrasonografik olarak rahmin değerlendirilmesidir.

İnfertil hastaların tanı ve özellikle tedavisinde son 20 yıl içinde baş döndürücü hızla gelişmeler elde edilmiştir. Tüp bebek ve ilgili tekniklerde sağlanan gelişmeler ile daha önce ümitsiz olan çoğu çifte günümüzde çocuk sahibi olma şansı doğmuştur.

İnfertilitede tedavi hastada saptanan patolojiye göre yapılmalıdır. Hastada ovulasyon problemi varsa ovulasyonu sağlayacak ajanlarla ovulasyon sağlanmaya çalışılırken açıklanamayan infertilitede hem ovulasyon sağlanmaya çalışırken hem intrauterin inseminasyon gerçekleştirilir. İnfertilite erkek kaynaklı ise yapılacak işlem erkekteki sperm problemin şiddetine göre intrauterin inseminasyon veya ICSI prosedürüdür.

İnsanda ilk tüp bebek (Louis Brown) 1978’de dünyaya gelmiştir. 1992’de menideki sperm kullanılarak yapılan mikroenjeksiyon sonrası ilk gebelik rapor edilmiştir. Menide hiç sperm olmaması olarak tanımlanan azospermi olgularında, testisten sperm elde edilerek (TESE) mikroenjeksiyon sonrasında ilk gebelik 1995’de bildirilmiştir. Tıkayıcı olmayan azospermiye bağlı kısır olan çiftlerde, 1995 öncesi tek çocuk sahibi olma şansı evlat edinme iken, TESE’de sperm çıktığı takdirde %40-45’ler civarında gebe kalma şansı sunmak inanılması güç bir gelişmedir. Elbette bu konuda devam eden gerek temel gerekse de klinik çalışmalar, tüp bebek uygulamalarında kısa gelecekte başarı şansını arttıran yeni uygulamaların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Mikroenjeksiyon, erkeğe bağlı kısırlık tedavisinde bir devrimdir. Mikroenjeksiyon, bir spermin bir yumurta içine yerleştirilmesi esasına dayanır. Sperm canlı olduğu takdirde, sperm şekli, hareketliliğinde olan sapmalar, mikroenjeksiyonda by-pass edilmekte ve önemini yitirmektedir.

Kısır çiftlerde tüp bebek uygulaması en son tedavi seçeneği olarak görülmelidir. Kısırlık nedenine göre değişmekle birlikte öncelikli olarak standard tedavi metodları denenmelidir. Standard tedavi metodları ile yanıt alınamayan olgularda tüp bebek tercih edilmelidir. Bu bağlamda kadın yaşının son derece önemli olduğu hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir. Kadın yaşına bağlı özellikle 38 yaş sonrasında gebe kalma potansiyeli azalmaktadır. İleri kadın yaşı varlığında tüp bebek dahil her türlü tedavide başarı şansı azalmaktadır. Bu nedenle, gebe kalmakta güçlük çeken çiftlere, uygun araştırma sonrası, tüp bebek öncesi tedavi seçenekleri ile başarı elde edilemiyor ise gecikmeden tüp bebek uygulamasına geçmeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak, infertil çiftlerin çocuk sahibi olmaları yolunda büyük mesafeler kat edilmiştir. Tedavinin başarısını belirleyen en önemli unsur doğru tanı ve en etkin tedavinin seçilerek hızlı bir şekilde uygulanmasıdır.

Leave A Comment